YUSUF BAL

Yusuf BAL :
“Şiir Bana İç Dünyamın Kapısını Aralıyor.”


Erol METİN: “Ücra işlem” ardından “Gözkuşağı” ve “Da”, üçüncü kitap. Sanki bir mesaj var gibi ücra şiirler gözkuşağın’da der gibi ne dersiniz?

Yusuf BAL: Kitap adı bulmak zor iş. Kitap adı düşünmek aslında bir kitabı birkaç kelimeye sığdırmak iste-mekle aynı şey. Ücra İşlem deneysel şiirlerimi içeren ilk kitap olması nedeniyle iki kez özeldir. Yeni şeyler söylemeyeceksek konuşmaya ne gerek var diyerek, olmayanı aramaktayım. İlk kez Ücra İşlem kitabımda kullandığım birbirine simetrik iki üçgen sütundan oluşan şiirler dünya edebiyatı için yeni bir tekniktir. Bu tarz şiir tam olarak adını bulmuş değil ama Şair Hüseyin Alemdar bu şiirler için bir yerde "Yusuf Bal'ın Ücra İşlemleri" ifadesini kullanmıştı. Ücra İşlem'le başladığım deneysel-görsel şiir yolculuğuna 2012 yılında Şiir Vakti Yayınlarından çıkan Gözkuşağı kitabımla devam ettim. Ücra İşlem'le kıyaslarsak, Gözkuşağı kitabımda şiirlerin görsel biçimleri biraz daha fazla dikkat çeker. Her ne kadar şiirlerime görsel biçim versem de, benim için asıl olan metindir. Görsel biçim verdiğim şiirler kolaylıkla seslendirilebilir. Deneysel şiir anlamında diğer şairlerden ayrıldığım yön bu. Ücra İşlem ve Gözkuşağı'ndan sonra 2017 yılında yayınlanan DA güzel oldu. Tamamen görsel deneysel şiirden oluşan DA kitabımda ücra şiiri de, görsel biçimi de daha güçlü ifade ettiğime inanıyorum. Tarih boyunca deneysel ya da görsel şiir kategorisine girebilecek şiir yazan şairler oldu. Bazıları 1 örnek verdi, bazıları 3, 5 ya da 10. Bu yüzden bir kitabı komple görsel-deneysel şiirlerden oluşturmak benim için heye-can vericiydi.

Erol METİN: Deneysel şiir sizin için vazgeçilmez şiir haline mi geliyor? Şiirinizin geleceği açısından üç şiir kitabı ile birlikte neler söylersiniz.

Yusuf BAL: Kelimelerle oyun oynamayı seviyorum. Kelimeleri dizerken bir yandan soldan sağa anlamı düşünürken, diğer yandan yukardan aşağıya olan anlamı düşünmek şiire farklı bir boyut katıyor. Dergilerde yayınlanan eserlerim ve 3 kitaptan sonra ismim bu şiirle özdeşleşti. Şiirimin geleceği var mı bilmiyorum ancak sağa sola çok takılmadan yürüyüşüme devam ediyorum. Şiir bir sanat olduğuna göre başka neler yapılabileceğini düşünmek bence sanatın özüne hizmet edecektir. İyi olanlar kalsın.

Erol METİN: Şiirlerinize baktığımızda güçlü ve alışılmamış bir imge ve kurgu ile birlikte biçimle de karşılaşıyoruz. Sizin için hangisi öncelikli ve Yusuf Bal Şiirinin özü nedir desek ne dersiniz?

Yusuf BAL: Öncelikle metin tabi ki. Sırf bu yüzden şiir yazarken tasarım programlarından uzak durmaya çalışıyorum. Boşluk tuşu bana yetiyor. Anlam ve biçimi bir arada kullanmaya çalışırken, bazen anlamı biçim içerisine gizlediğim de oluyor. Okur her okuyuşunda farklı bir anlamı keşfetsin istiyorum. Yani şiir hiç bitmesin.

Erol METİN: Şiirimizin içinde bulunduğu durumda bir sıkıntı mı var? Varsa sizce bu sıkıntılar hangi başlıkta toplanabilir. Türk Şiirinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Yusuf BAL: Önce sanat açısından bakmak isterim. Günümüz şiirinde bir sıkıntı yok. Az önce cumhuriyet dönemi meşhur şairlerinden birisinin Varlık dergisinin çok eski sayılarında yayınlanmış şiirini gördüm, böy-le bir metnin nasıl şiir olarak yayınlandığına şaşırdım. Kötü, hiç şiir diyemem, çünkü şiir diyemem. Sıradan bir olayı geçmiş zaman kipiyle anlatmış. O şiirlerde sıkıntı yoksa günümüz şiirlerinde de sıkıntı yok. İçerik olarak değinecek olursak sıkıntılar var. Bir kaç ay önce Dergâh dergisinin kapağında yayınlanan şiir-de "Bu gün beni sevdi Tanrı" gibi ifadeler vardı. Bu tarz şiirlerin olması sıkıntı değil ama Dergâh’ın kapağın-da olmasını ben sıkıntı yaptım. Şiir ortamı açısından bakarsak, diğer sıkıntı da şiir ödülleri. Bence siyasi partiler dışında başka kurum ya da derneklerin ödül vermesi yasaklanmalı. Her parti doğrudan kendi üyelerinden birisine ödül verse daha adil olur. Cumhurbaşkanlığı şiir ödülü alan bir şairin şiirlerini hiç kimse hatırlamıyorsa, sadece şairin adı biliniyorsa sıkıntı vardır. Şair değil de şiiri önde gitmeli. Aslında edebiyat için sağ sol demek istemiyorum ama sola yakın çevrelerde verilen şiir ödülleri de tam bir komedi. Jürinin beraber gezip, beraber yiyip içtikleri arkadaşlarına ödül verdiklerine şahit oldum. Can çıkar huy çıkmaz demiş atalarımız. Şiir ortamının B maddesi: Her kitap iyi değildir. Kitap iyi olsa bile yazarı tersi olabilir. Kitabını okurken ne kadar mütevazı, ne kadar ince ruhlu dediğiniz yazarlar kaba, odun gibi, psikopat ve yalancı olabiliyorlar. Amerikalıların insan hakları konusunda kitap yazması yasaklansa keşke. Ama neyse ki iyi yazarlar ve iyi kitaplar da var. Şiir ortamının C maddesindeki sıkıntı: Ömründe ilk defa şiir yıllığı hazırlayan genç editör, şu dergiden 300 şiir taradık, şu dergiden 200 taradık ama hiçbiri şiir değildi diyecek kadar küstah. Emekli olup iki satır metin yazdı diye kendini Necip Fazıl sananlar, çizimleri ilkokul öğrencilerinin çizimlerine benzediği halde, hükümeti eleştirdiği için büyük ressam sayılanlar, şiiri siyasete alet edenler, şiiri kutsallaştıranlar, kitap fuarı düzenleyip çapsız şair-yazarları davet eden belediyeler, gereğinden fazla ili dolaşan şairler, çapsız şairlerin imza gününde uzun kuyruk oluşturan okurlardır. Türk şiirinin geleceğini iyi görüyorum yine de. Çeşitlilik artıyor.

Erol METİN: Yusuf Bal öncelikli olarak şiirini kurgularken nasıl bir kaygı ile hareket eder. Şiir size neyin kapısını aralıyor?

Yusuf BAL: Her zaman şiir yazamıyorum. Aylarca bekleyişten sonra yoğun yazabiliyorum. Şiir yazamadığım zamanlarda da mevcut şiirlerim üzerinde çalışıyorum. Beğenmediklerimi siliyorum. Bazen on dakikada, bazen de üç ayda şiiri bitirdiğim oluyor. Şiir bana iç dünyamın kapısını aralıyor.

Erol METİN: Bizim için usta bir şairsiniz. Bizim gibi acemi şairlere neler önerirsiniz.

Yusuf BAL: Şiirde ustalık nedir henüz düşünmedim. Şiiri emek vererek yazan birisiyim. Şiir ustalıktan ziyade bir gönül işi. Yazarken amatör ruhu kaybetmeden yazmak lazım. Bırakalım ustalar kapıdan gelsin, biz pencereden, bacadan, duvardan gelelim. Hep acemi kalın.