HUZURU ORDA KALDI




HUZURU ORDA KALDI



Emine ÇOBAN




   Son eşya da yüklendi nakliyat kamyonuna. Kapıları kapatmadan önce uzun uzun izledim bana ait olan tek eşya yığınını. İçimde filizlenmeye başlayan pişmanlık duygusunu var gücümle bastırmaya çalışıyorum, hayır her ne olursa olsun bugün ağlamayacağım. Kamyonun kapısını hızla kapatıp göz pınarlarımda birikmeye çalışan hüzün yağmurlarını kovaladım. Sırtımı döndüğüm anılara ve çocuk-luğumun geçtiği sokağa tekrar bakmak istemiyorum, koşar adımlarla kamyonete binip sessizce veda ettim küçük taş evimize. Ne garip değil mi? Öyle bir sahiplenmişim ki burayı artık bana ait olmadığı halde benim diyorum şu eski taş yığınına. Hal buysa hiçbir zaman sahiplenemedim bu evi şimdi ise sonsuza dek terk ediyorum.

   Yavaş ama emin bir şekilde gidiyorum bu yitik semtten, başımı dayadığım cam kamyonun her hareketiyle biraz daha titrerken anılarda titrek bir mum ışığı gibi bir belirip bir yok oluyor bu dar sokaklarda. Sağ tarafta bütün heybetiyle mahallenin top sahası beliriyor ansızın, nice yitik futbolcular top koşturdu bu sahada kim bilir. Bakkal Nihat amcanın boş dükkânı el sallıyor bana az mı leblebi tozunu yemiştik be Nihat Amca, sen gittikten sonra aç kaldı bu semtin haylaz çocukları. Mahallenin çıkışında Güngör teyzenin evi, gitme, der gibi bana bakıyor. Yalnızca o kızmazdı biz çığlık çığlığa sokaklarda oyun oynarken. Eşi Fazlı Amca motorla gazete dağıtırdı şehre akşam geldiğinde de mutlaka birimizi mahallede gezdirirdi motoruyla. Unutmak ne mümkün bu güzel insanları.

   Nihayet bitti bu sessiz geçit töreni. Artık yeni evimde komşularımla biriktireceğim güzel anılarımı düşünmeliyim. Kamyon ani bir frenle durunca bende sıyrıldım bütün düşüncelerimden. Vay be gelmişiz, işte yeni evim. İlk gördüğümde bana küçük görünen bu apartman şimdi gözümde devleştikçe devleşmeye başladı. İçimde heyecanın kıpırdanması gerekirken neden korkuyorum anlayamadım. İşte yeni hayatıma attığım ilk adım. Ne kadar güzelmiş apartmanın içi daha önce bunu fark edememiştim, kim bilir içinde yaşayanlar da ne kadar mutludur.

   Taş eve fazla gelen eşyalarım bu koca daireyi doldurmaya bile yetmedi. Korkmaya başladım, ben bu koca evde tek başıma nasıl yaşayacağım ki? Eski mahallemde olsam şimdiye çoktan kapımı çalan olurdu ama burada kimse gelmedi herhalde rahatsız etmek istemiyorlar. Yoksa şimdiye herkesle tanışmış olurdum.

***

Bir haftadır bu kocaman apartman dairesinde yaşama tutunmaya çalışıyorum ama kendimi perili köşkte oturan yapayalnız ihtiyar bir insan gibi hissediyorum. Kapıcı hariç hiç kimse çalmadı kapımı hatta bu dairenin dolduğunu bile fark eden olmadı herhalde. Zaten kapıcı da; “Hoş geldin” demek için değil de apartman aidatı, çöp toplama saatleri gibi herkese vermesi zorunlu bilgileri verip gitti. Taş evimin hasretiyle yanıyor yüreğim. Bir başka huzurluydu o mahalle sanki kocaman bir aile gibiydik burada ise ölsem ancak bir ay sonra aidat istemeye gelen kapıcı fark eder bu ruhsuz binadan göçüp gittiğimi.

   Her şey taşınabiliyormuş, ne kadar büyük olursa olsun kanepeler, ne kadar ağır olsa da beyaz eşyalar bir şekilde taşınabilirmiş bir semtten başkasına ama huzur, huzur taşınamıyormuş ne kadar küçük olsa da.