SIDDHARTHA



SIDDHARTHA


Melike ÇELİK



   Yaşamın özünü aramanın kaç yolu vardır kim bilir ve çoğu zaman aramak mıdır bulamamanın nedeni? Siddhartha; şiir gibi ılık ılık esen bir rüzgâr, yalnızca kendisini gönülden dinleyenlerin duyduğu bir nehir, yaşamın döngüsünde birbirine benzeyen babalar ve oğullar.

   Siddhartha, bir yolculuk hikâyesi midir yalnızca? Her kader bir yolculuk değil midir bu hayat yolunda; aradığını bulmaksa yolculuğun amacı. İnsanoğlunun arayışı dünyaya geldiği ilk anda başlar. Ana rahminden ilk kopuş ve orada sahip olup da dünyaya gelişiyle yitirdiği erdemin peşine düşüş... Amaç bu yolculukta bulmak mıdır aradığını yoksa yalnızca yolda olmak mıdır Govinda gibi.

   Kitap Siddhartha'nın ilk arkadaşı Govinda ile başlar ve onunla son bulur. Tıpkı oğulların bir gün babalarının kaderlerini yaşaması gibi ve tıpkı yaşam döngüsünün hiç kopmadan yüzyıllardır dönmesi ve bütünün mükemmelliğini yaşatması gibi; yolculuklar da bir döngüdür başladığı yerde son bulan. Kayıkçı Vasudeva da öyle dememiş miydi Siddhartha'yı ilk gördüğünde: "Bunu da ırmak öğretti bana; her şey dönüp gelir! Sen de, Samana, yine döneceksin buraya. Eh, güle güle git şimdi..." Irmak da; buhar olur, bulut olur, yağmur olur, su olur, yine döner ırmak olmaz mı?

   Siddhartha, Brahman bir babanın oğlu. Nirvanaya ulaşmak için günlerini meditasyon yaparak, Tanrılarına sungular sunarak yaşayan bir Brahman o da. Ne var ki, çok sürmez aradığı erdemi bu yoldan elde edemeyeceğini anlaması. Her yolculuk bir uyanış ile başlamaz mı? Siddhartha da uyanır uykusundan ve babasını zorla da olsa ikna eder, düşer yollara; Samana olmak, dünya zevklerinden arınıp çile çekerek hakikati bulmak için. Bu yolculukta Govinda da yalnız bırakmaz onu.

   Yıllar süren Samana yaşamından sonra öğrenme susuzluğu dinmez Siddhartha'nın. Ve bir gün ünlü Buddha Gotama'nın öğretisini duymak için Govinda ile düşer yollara. Gotama'ya inansa da, onunla gönülden bağ kursa da Siddhartha; tüm öğretileri ve öğretmenleri, hatta can yoldaşı Govinda'yı da arkasında bırakarak çıkar tek başına içsel yolculuğuna. Ve ilk kez o zaman anlar bu hayatta yalnızlığın ne demek olduğunu. O artık ne bir Brahmandır, ne de bir Samana. Herkesle bağı kopmuştur. Yalnızca Siddhartha olmak, Siddhartha'yı arayıp bulmak için düşecektir yollara. İnsan kendisini bilmeden nasıl erebilir ki hakikatin sırrına?

   Bir balık sudan çıkmadan bilebilir mi suyun ne demek olduğunu? Siddhartha'nın da öğrenmesi için; düşmesi, kirlenmesi, kibirlendiği dünyanın zevkine dalması, aşka bulanması gerekir ki; kaybettiğinin kıymetini bilip aradığını bulabilsin. Değil mi ki her şey zıddıyla bilinir? Ya da Siddhartha'nın dostuna dediği gibi "Hiçbir gerçek yoktur ki karşıtı da gerçek olmasın".

   Gün gelir, uyanır Siddhartha; açgözlülüğün, zevk düşkünlüğünün kendisini sarhoş ettiği küçük insanların dünyasından. Nasıl ki şafak gecenin en karanlık vaktinde söker; Siddhartha da en dipteyken açar gözünü. Yıllarca çile çekerek kazandığı üç büyük erdemini kaybetmiştir artık: düşünebilmek, bekleyebilmek, oruç tutabilmek. Nehrin “Om” fısıltısıyla canlanır tekrar içinde şakıyan kuş. “Om”; kutsal hece, yeniden dirilişin simgesi, Siddharta’nın döngüsünü başa alır:

   “ … Yavaş yavaş, dolambaçlı yollar izleyerek bir büyük adamdan bir çocuğa, düşünen biriyken bir çocuk insana dönüşmüş değil miyim? Ama yine de bu yolu izlemem çok iyi oldu, yine de yüreğimde şakıyan kuş ölmedi, yaşıyor. Ama yol da yoldu doğrusu! Yine bir çocuk olup yeniden başlayabilmek için pek çok budalalıkta buldum, pek çok kötü huy edindim, pek çok hata işledim, pek çok iğrençlik, düş kırıklığı ve umarsızlık yaşadım. Ama iyi oldu böylesi, yüreğim yaptıklarımı onaylıyor, gözlerim gülümseyerek onaylıyor. Esenliğe kavuşabilmek, Om’un sesini yeniden işitebilmek, yine doğru dürüst uyuyup doğru dürüst uyanabilmek için umutsuzluğa kapılmam, düşüncelerin en aptalcasına, intihar düşüncesine kafamda yer verecek kadar alçalmam gerekiyordu. Atman’ı benliğimde yeniden bulabilmek için budala birine dönüşmem, yeniden yaşayabilmem için günah işlemem gerekiyordu. Yolum daha nereye götürecek beni? Acayip bir yol, dönemeçler çizerek ilerliyor, belki de bir çember çiziyor. Nasıl ilerlerse ilerlesin, izleyeceğim bu yolu.”

   Siddhartha, nehri öğretmen bilir kendisine ve dinlemeyi öğrenir. Bulması için yaşamın ruhunu, öz benliğini, Tanrıyı; bir sınavı daha vardır. Sevgiyi öğrenir oğlunun gelişiyle ve birine tutkuyla bağlanmayı. Ve bilir ki bazen sırf sevdiği için özgür bırakması gerekir altın kafeste sakladığı kuşu. Aksi halde sevgi de güzel davranış da ceza olur karşısındakine. Nirvanaya ulaşmak için sevmek gerekir her bir maddeyi. Taşı bile taş olduğu için sevmek.

   Bu yolculukta, Kayıkçı Vasudeva mitolojik olarak yaşlı bilgedir. Bilgi, idrak, sezgi, iyi niyet ve yardımseverliğiyle yol gösterici olur Siddhartha’ya. Nehir ise, Yunus Peygamberi yutan balina, Yusuf’un düştüğü kuyu misali Siddhartha’ya sahip çıkar, yeniden dirilişin vatanı olur.