YANIMDAKİ BOŞ YER


YANIMDAKİ BOŞ YER


Zehra Meral KONŞUK İVECAN




   Kelimeler üşüyor içimde ama dışardakinden fazla değil. Hırpalanmasınlar istedim ben de daha bir sakladım içimde. Ruhumun en derin mahzenlerine yerleştirdim. İnsanlar konuşmayı bilmiyorum sanır oysa içimde kelime yığınlarından kurulu sıradağlarım var. Yanlış anlaşılmasın onlara kıymet vermiyor değilim. Sadece kendi seçtiğiniz sözcüklerle yargılanma korkusu diyelim şimdilik. Benim kelimelerim çocuklarım gibi; sanırım böyle sonuçlanırsa üzülürler benim üzülmeme sebep oldukları için. Aslında bir tuhaflar biliyor musunuz -benden duymuş olmayın da- onları dışarı döküp yalnızlaştırmaya, üşütmeye çekinirken ben; içerimde de pek bir arada durdukları söylenemez. Darmadağınlar, birbirlerine küsler mi nedir? Ruhumun göz göz odalarında biri o yanda biri bu yanda. Zor toparlıyorum çoğu zaman. Kızıyorum hem onlara hem kendime. Onlara toparlanamadıklarından; kendime onları toparlayamadığımdan.

   Bazı zamanlar onları özgür bıraksam diyorum. Belki de sandıklarım yanıltıyordur; üşümeyeceklerdir, yalnızlaşmayacaklardır, dışarısı iyi gelecektir. Ya hepsi birden beni terk edip giderse kendimi yalnız hissedersem diye korkuyor olabilir miyim? Her şey; şu onları koruyor oluşum, saklamaya çalışmam falan, yalnızlık korkumun bahaneleri mi acaba? Gidişat da pek iyi gözükmüyor hani; içerisi acayip kalabalıklaştı. Onlarca kelime hep bir ağızdan konuşmaya başladıkları zamanlar beynim yardım çağrıları gönderiyor. Çığlık çığlığa kaçmak istiyorum kendimden o vakitler. Böyle bir yer varsa ya da bunu başaran lütfen bana da söyleyin.

   Öğrendiklerinizi anlatmazsanız ruhunuz bilgi çöplüğüne döner benzeri bir söz okumuştum. Bana yazmaya başlamalısın tavsiyeleri verenler çok oldu; yazarsan rahatlarsın diyenler. Ben yazdıkça doluyorum, içimdeki kelimeler kâğıtta yerlerini alacaklarına, sokakta bulduğu her canlıyı eve getiren çocuklar gibi başkalarını da getirdiler ruh haneme. Ruhumun yarısı mülteci kelimelerle dolu; nereye yerleştireceğimi bilemediğim, vatansız oldukları için de terk edemediğim. Kimisi öksüz kimisi yetim.

   Dışarısı vahşi, acımasız kelimelerle dolu. Dokunmaları gerekmiyor bakışları bile iliklerinize kadar üşümenize yetiyor. Kötülüklerinin yaydığı pis koku sarıyor her yanı. Dünya üzerinde güzel söz kalmasın diye uğraşıyorlar; güzelliği çağrıştıran hiçbir şeyi kimseler hatırlamasın istiyorlar. İçlerindeki karanlığı bacalardan dökülen kurum gibi her yana bulaştırıyorlar. Kara kapkara bir is tabakası yeryüzünü kaplıyor. Önceleri neden buna kimse ses çıkarmıyor; bunca zulme, adaletsizliğe sessiz kalınır mı diye düşündüm. Bu cümleyi kurmaya başlamamla utanç duygusunun tüm bedenimi kaplaması aşağı yukarı eş zamanlı oldu.

   Kimi, ne hakla, neden yargılıyordum ki? Kendimle yüzleşip bu suçlamaların hepsinden beraat mı etmiştim de rahat rahat diğerlerini yargılıyordum.

   Kötücül bir zekaya sahip olan kelimelerden de bizler sorumluyuz bir anlamda. Çünkü onlar rahat rahat etrafta salınırken onların karşısına doğru kelimeleri çıkarmadık; böylelikle yanlışlarını göremediler ve doğru zannettiler her hatalarını. Tolstoy yaşadığı zamanlardan bu günlere yolladığı sözünde ”Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.” diyor. Bugünler için öngörüyle mi konuşmuştu yoksa o günlerde de değişen pek bir şey olmadığı için mi bu sözü söylemişti tartışmasıyla zaman kaybetmeyeceğim. Benim için önemli olan; bunu biliyordum ve sustum, susturdum tüm kelimelerimi. Önceleri onlara kıyamadığımdan sonraları işin içinden nasıl çıkacağımı bilememenin şaşkınlığından. Artık böyle olmamalı, artık onlara daha fazla güvenmeliyim henüz vakit varken.

   Sözcüklerimi, kana kana içtiğim her kitaptan damıttığım can suyuyla emzirdim ben. Normalde topraktan bir ceset olan bedenimi taşıyan ruhumun gücünden ekleyip yoğurdum. Şimdi anlıyorum ki onların korunmaya ihtiyacı yok aslında. Yavrusu gözüne hiç büyümeyen bir anne gibi kelimelerimi güçsüz zanneden benim. Bentleri yıkmamın zamanı geldi de geçiyor bile. Salacağım yeryüzüne; “Çirkinlikleri temizleyip yok edecekler, yeryüzüne yeniden baharı güzelliği getirecekler” şeklinde beylik laflar etmeyeceğim. Sadece küfredip durduğum karanlığa yakabileceğim kadar mum yakacağım. Kelimelerin gücüne inananlara yanımda bir sürü boş yer var.