TAYYİP ATMACA

TAYYİB ATMACA İLE KONUŞMA

“Kimsenin henüz bir isim yakıştıramadığı bir şiir tarzını sürdürmeye çalışıyorum.”


Sizin şiirinizin derinlerden gelen damarı var. Münacatla başlayıp Naatla devam etmek buna mı işaret etmek istediniz?

Toprağın kalbinden gelen şiir için mi konuşmak istersiniz kendi şiirinizle mi ilgili doğrusu bu merakımızı nasıl giderirsiniz? Gelenek geçmişle gelecek arasına kurulan ve üzerinde yüzyıllar geçse de zaman içinde yapılan yenileme çalışmaları ile ayakta kalması sağlanan bir köprüdür. Geleneksel şiirden beslenip kısmen geleneğin izinde giderek günümüz şiirini yazmaya çalışıyorum. Hangi şairleri okuduysanız ya da hangi şairler sizin ruh dünyanıza hitap ediyorsa sizin şiirleriniz de ister istemez bu ruh dünyasının şiirleri oluyor. Münacat ve Naat yazmak biraz da şairin kendini ve şiiri tanımasından sonra yazılan şiirlerdir. Geleneğin izini sürerek günümüze ulaşan şairler için şiir kitabının kapısı Münacat, anahtarı ise Naat olmuştur. Kitaba bu şekilde giriş yapmak biraz da edep ve erkân dairesinde okuru içeriye buyur ediştir. Kendi şiirim ile ilgili bu güne kadar maale-sef beni ve okuru tatmin edecek bir yazı yazıl-madı. Günümüzde adına “modern şiir” denen kalıbın içine koymak istiyorlar koyamıyorlar, dışarda tutmak istiyorlar bu da olmuyor. Bu güne kadar hakkımda söylenenlerin özeti ise “halk şairi” Belki bu tırnak içindeki yakıştırmayı yapanlar şiirlerimdeki hece sesinden hareketle söylüyor olabilir. Evet, klasik halk şiiri tarzında hatta âşık edebiyatı tarzında yazdıklarım var ama kimse serbest şiirlerimi görmüyor ve hecenin imkânlarından faydalanarak benim adına serbest hece dediğim şiirlerle ilgili henüz bir söz söyleyen olmadı. Hatta Yanaşık Hece dediğim tarzda yazdığım şiirleri de çoğu deneme gibi okuyor. Kısacası kimsenin henüz bir isim yakıştıramadığı bir şiir tarzını sürdürmeye çalışıyorum.

Dergilerde yayınlanan şiirimizin genel durumunu nasıl görüyorsunuz?

Yayınlanan şiirler biraz da şairin beslendiği kaynakların şairin ruhunda bıraktığı izleri taşır. Her şiir elbette ruhumuza hitap edecek diye bir şey yoktur ama en azından yazılanın şiir olup olmadığıdır. Bir şiirde en az bir dize ruhumuza dinginlik vermeyecekse o şairin ve şiirin sorgulanması gerek. Maalesef günümüz genç şairleri şiiri okumadan/tanımadan eline kalem alınca şiir yazılacağını zannediyor. Bundan dolayı da yayınlanan şiirlerin çoğu bir tornada çıkmış izlenimi veriyor. İsterseniz bir dergide bir arkadaşınız şairlerin isimlerinin üze-rine bir kâğıt yapıştırsın siz de şairin adını bilmeden okuduğunuzda tüm şiirler neredeyse birbirlerinin devamı şiirler gibi gelecek. Laf var içinde söz yok.

Güneysu, Kırağı, Ardıç, Hece Taşları, Açıkkara sizin için dergicilik sanki hayatın anlamı gibi gözüküyor.

Yaklaşık 33 yıldır kısa aralıklarla da olsa dergicilik serüvenimiz sürüyor. İyi mi yapıyoruz kötümü yapıyoruz onu zaman gösterecek. Geriye dönüp baktığımda bir sürü keşke kelimesi türetebilirim ama bazen de su kendi yatağını buluyor. Söz konusu dergilerde yazan arkadaşlar yarın bizi hayırla yâd ederlerse kazancımız bu olur diye düşünüyorum.

Kültürümüz bağlamında siz neyin arayışındasınız?

Gelenekten beslenerek geleceğe bir miras bırakabilir miyiz bunun telaşası içindeyim. Özel-likle Hece Taşları Şiir Dergisi ile geleneksel şiirin gündeme gelmesi, yeniden o özgün içerikli şiirler yazılması ya da en azından kendi kökle-rimize giderek günümüz şiirinin yeniden yo-rumlanması adına uğraş veriyorum. Bu çabamız bazı çevreler tarafından olumlu karşılanırken, bazı çevreler tarafından ise “boş uğraş” olarak görülüyor. Bugün isimleri sıklıkla tekrarlanan şairlerin bir gelenek damarları var ve o damar-dan yeni sürgünler vererek şiirlerini sürdürür-ken yeni yetme şairler bu gelenekten habersiz geleceğin şiirini yazmaya çalışıyorlar. Peki, siz geleneği bilmeden geleceğin şiirini yazmaya çalışırsanız, sizden sonraki nesiller de geleceğin şiirini yazmaya çalışırsa şiir geleneği nasıl oluşa-cak. İşte bunların mücadelesini vermeye çalışı-yorum.

Acemi Kalemler dergisi olarak sizin duyu-şunuzu önemli buluyoruz. Amatör ruhtan uzaklaşmamış usta bir yazar olarak bize ve okurlarınıza dikkat noktasında neler söylemek istersiniz.

Ben şiir yazmaya şiiri tanımadan başladım. Ne geleneğin izini takip ettim ne de geleceğin. Kendimi birden bire şiirin içinde buldum. Bu benim için çok kötü tecrübeler yaşamama vesile oldu. Keşke önce iyi bir okur olsaydım ya da okur olarak kalsaydım. Şiir yazmaya soyunan kardeşlerimiz en azından 3-4 yıl şiir ve şiir üzerine yazıları okuyup şiirin o edebi zevkini yakalamadan şiire yanaşmamalarını tavsiye ederim. Şiir bir şekilde yazılır ama öncelikle iyi bir okur olmak gerek. Okuduğumuz şiirleri bir mihenge vuracak feraseti yakalamadan yazmak kendi kendimizi aldatmaktan öteye geçmez.

Denemelerinizde sohbetten uzaklaşmayı istemeyen bir yaklaşım gizli sanki niçin deneme ve şiirinizi tamamlama arzusu var mı bunda yoksa nedir denemedeki arayışınız?

Aslında deneme şiir ve hikâyenin özeti gibi. Şiirin fazlalıkları kabul etmediği gibi denemenin de fazlalıkları hikâyeye kaçar. Deneme biraz daha duygu yoğunluğuyla yazılır. Bu yoğunluk-tan yoksun denemeler okuyucuyu yorar. Denemede öyle bir duygu yoğunluğu yaşamalısınız ki deneme mensur şiir gibi olmalı. Belki de bu yüzden ya da şair olmamızdan kaynaklanan bir duygu ile yazdığımızdan yazdıklarımız biraz da şiirimizi tamamlama gibi görülebilir.

Âşıklık geleneği şiirimizin önemli aşamalarından biri lakin bunda ısrarın sizce anlamı neden?

Bu güne kadar bu soruyu ilk soran siz değilsiniz. Kitaplarımın tamamı incelendiğinde evet gelenekten beslenen bir damarım olduğunu görebilirsiniz ama hiçbir kitabım bir başka kita-bın devamı gibi olmadı. Klasik hece şiirinin yanı sıra serbest şiirler de yazdım hatta âşıkların irticalen atışmaları gibi atışma türünden şiirler de yazdım. Şiirlerimde hecenin ölçüsünü gören “bu hece şiiri” dedi. Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese kitabımda da yine hecenin imkânların-dan faydalanarak yazdığım şiirler ise deneme gibi ya da mensur şiir gibi algılandı. Bir şairin devamlı kendini yenileyerek yeni eserler ortaya koyması gerekmez mi? Günümüzde hece şiiri yazanlar serbest şiire, serbest şiir yazanlar hece şiirine “öcü” gibi bakıyor. Bir de şair kendini nasıl ifade ediyorsa öyle yazmalı. Birçoğunun “hece şiiri yazıyor” demesinin altında yatan gerçek ise belki de yazarken sözcüklerin ölçülü olarak dilimden dökülmesidir.

Dergiler ve yazarlık ilişkisi bağlamından geçmişi nasıl değerlendiriyorsunuz, geleceği nasıl görüyorsunuz? Okur ne durumda?

Yayın yönetmenliğini yaptığım Güneysu ve Kırağı şiir dergilerinden günümüze doğru bir yolculuk yapacak olursak günümüzde haddinden fazla dergi çıkıyor. Güneysu ve Kırağı aboneleri ile kendini ayakta tutan dergilerdi. Eskiden dergiler ile okur arasında bir bağ vardı. Dergi yayın yönetmenleri okurla-rı/yazarlarıyla yazışarak, toplantılar yaparak, telefonla arayarak bir iletişim halinde olurlardı. Günümüzde yazdığınız epostaya ya da mesaja bile cevap vermiyorlar. Okur ile dergi arasında bu bağın tekrar kurulması gerek ama maalesef ne okur buna yanaşıyor ne de dergi yönetmenleri.