selim TUNÇBİLEK
akalemlerdergisi@gmail.com
ROMAN VE YARATILIŞ
06/11/2020

                Her varlık için yaratılışın, hayatın, kaderin, maddenin ve Tanrı'nın insanla ilişkisini çözmek düşünen âdemoğlunun hep meselesi olmuştur. Evrenin yaradılışıyla biçimlemeye çalıştığı düşünce olgusu tarih içinde gelişerek sanırım son insan halkasına kadar sürekli devamlılık arz edecek. Evrende ilk yaratılan şeyin ne olduğuna dair tartışmalar insanlık tarihi kadar eski. Buna dair elimizdeki kaynaklar ise o kadar eski değil. Beş bin yıldan daha eski yazılı kaynak ne yazık ki bu alanda yok. Zira eldeki bilgilere göre insanoğlu yazıyı icat edeli çok da bir zaman geçmedi. Bizler için çok eskiden bulunduğu kabul edilse de insanlık tarihi için dün gibi. İlk düşünen insanlardan başlanarak toprak mı, hava mı, su mu ateş mi önce yaratıldı meselesiyle başlana tartışmalar henüz bir sonuca kavuşmuşta sayılmaz. Eskilerin “Anâsırı Erbaa” diye adlandırdıkları evren denilen bütünü meydana getiren parçaların nasıl biçimlendiği hala meçhul.  Bu sahaya ilişkin bizim anladıklarımızı, bizden önceki nesilden bu meseleyi anlayanların yaptıkları izahlara ilave olarak okunursa daha da anlaşılır olur kanaatindeyim. Dolayısıyla insanlık hep bir önceki bilgiden kuşku duyarak yeni düşüncelere kapı aralamıştır. Daha önceki söylenenlerden, inançlardan, kabullerden, deneyimlerden insan olarak şüphe duymasaydık insanlık bir milim mesafe kat edemez ilk insan nasıl yaşıyorsa bizlerde öyle yaşar giderdik.

                Bu tüm canlılar için böyledir. Bütün canlılar yaşadıkları bir tekevvün var ve bu değişerek gelişme, gelişerek değişme canlının kaçınılmaz kaderini oluşturmaktadır. En küçük canlılar olan virüsler bile değişime uğrayarak varlıklarını sürdürüyorlar.

                Şöyle ki:

                Kader dediğimiz şey, sonsuza akıp giden büyük bir ırmaktır. Biz ise o ırmağın üzerinde yol alan adeta çöpler gibiyiz. Sadece ağırlığımız, şeklimiz, bütünüyle düşünsel, fiziksel, zihinsel cüssemizle kaderimize eklenmiş bir yük olarak katkı sağlarız. Onun varlığını zaman zaman anlarız. Bazen ırmak üzerinde yol alan bu çöpün önüne engeller çıkar ve yol almak, ilerlemek mümkün olmaz. İşte o anda tek şeye ihtiyacımız vardır. Yolculuğumuun sürekliliğini sağlayacak olan bilgiye... Her canlı bu çerçevede kendi yaşama şansını kuvvetlendirici bilgi gelişimine ihtiyaç duymakta ve o çerçevede hücrelerini bile yeniden düzenlemektedir.

                Bilgi o ırmak üzerinde yol alan bizlerin önündeki çer çöpü, engelleri ortadan kaldıran yol açıcı değnektir.  Tanrı ise bu ırmağın akışını sağlar, bu çöpü ırmağa atar, değneğe zaman ve mekân olarak sürekli genişleyen bir hacim kazandırarak bizi boğulmaktan alıkor. Hâsılı, Tanrı bu ırmağı, bu çöpü, bu değneği bilerek, zamanı; bütün bunlar anlaşılsın diye yaratmıştır. Her şeyi affeden Tanrı; değneksiz olmayı affetmiyor. 

                Değneksiz gezmek kadar kötü bir kader tanımadığımı ifade etmeliyim vesselam.

                Romancı ise bütün bunlar arasında yaşanılanları anladığı şekliyle tanımlayıp kusursuz bir hayat tanımlamasıyla düşündüklerini yazıya aktaran insandır.



185 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DENGE, TUTARLILIK VE KÖPEKLİK - 16/01/2021
Tutarlılık yalnızla canlılar için değil tüm yaratılmışlar için varlığın önemli bir göstergesidir. Bizler varlıkları tanımlarken işte bu süreklilik içindeki denge ve tutarlılıklarına bakarak anlamlandırırız.